KALEKALIP Genel Müdürü Selim Erol ile Söyleşi

22 February 2022
|
NEWS

 

Defence Turk: Kurumsal imajınızı yenilediğinizden bahsettiniz. Bu bağlamda bizim size ilk sorumuz şu: Kurumsal imajınızı yenilerken felsefeniz neydi ve logonuzu yenilerken felsefenizi tasarımınıza nasıl yansıttınız?

Selim Erol: Öncelikle çok kısa bir şekilde KALEKALIP’ın geçmişinden bahsetmemde fayda var. KALEKALIP, 1969 yılında hassas mekanik kalıp ve makine parçaları imalatı için kurulmuş bir şirket. Yıllar içerisinde -80’lerde ve 90’larda- pek çok savunma projesinde yer aldıktan sonra 2015 itibarıyla hafif silahlar konusunda uzmanlaşmaya odaklandı. Süreç başlangıcında ürün geliştirme ve tasarım süreçlerine odaklanmışken, bu son dönemde özellikle yurt dışında tanınırlığı ve bilinirliği olan bir marka oluşturarak uluslararası pazara silah satma hedefini ortaya koydu. Bu hedefin desteklenmesi için pazarlama ve tanıtım faaliyetlerinin buna uygun şekilde yenilenmesi ihtiyacı doğdu.
Bu ihtiyaç kapsamında bizi öne çıkaracağını düşündüğümüz bir kurumsal imaj oluşturduk. Bu kapsamda da logomuzu yeniledik. Logomuzu
yenilerken basit olmasına, KALEKALIP’ı en iyi şekilde anlatmasına ve içerisinde bulunduğumuz savunma sanayiini en iyi temsil eden şekilde bir güç ögesini barındırmasına dikkat ettik. Zaten fark ederseniz bir kalkan sembolü de var. Hem basit hem de gücü öne çıkaran bir logomuz oluştu.

 

Defence Turk: KALEKALIP’ı rakiplerinden pozitif anlamda ayrıştıran özelliklerin neler olduğunu sormak istiyoruz. İhracat hedefleriniz olduğundan ve ihracat temelli yeni bir kurumsal felsefeye sahip olduğunuzdan söz ettiniz. Bu bağlamda, sizi pozitif olarak ayrıştıran özelliklerin ihracat hedeflerinize ulaşmada size nasıl yardımcı olacağını düşünüyorsunuz?

Selim Erol: Öncelikle biraz önce de bahsettiğim üzere KALEKALIP, sanayi kültüründen gelen bir şirket. Yani 1969’dan beri, sürekli, üretilmesi zor mekanik parça imalatında Türkiye’de öne çıkmış ve kendini ispatlamış bir şirket. Ardından yine 2010’ların başından başlayarak ve Savunma Sanayii Başkanlığı projesi kapsamında MPT’nin tasarımında rol almış bir şirket. Tüm bu sanayi geçmişi ve geliştirdiği kabiliyetlerin tamamını şu anda uluslararası pazarda bilinirliği ve tanınırlığı olan hafif silahlar markası oluşturmaya yönlendirdi. Bu kapsamda en öne çıkan ve bizi rakiplerimizden ayıran özelliğimiz, tüm bu birikimimizi kullanarak oluşturduğumuz tasarım altyapısı. Tamamen çok nitelikli ve genç mühendislerden oluşan bir Ar-Ge takımımız var. Bu, birinci avantajımız. Bununla beraber, yine, oluşturduğumuz üretim altyapısı, bizim diğer bir rekabet unsurumuz çünkü daha önce yurt dışı firmalara, Amerikan firmalarına ve pek çok Avrupalı firmaya, KALEKALIP hassas kritik parça
imalatı gerçekleştirdi.

Bu imalatlar sırasında oluşturduğu kalifikasyon ve proses kabiliyetini hafif silahlara şu anda kanalize ederek orada bir kapasite oluşturdu. Örneğin, namlu ömrünü 12 bin atımdan 15 bin atıma çıkarabilmemiz bunun bir göstergesi olarak görülebilir. KALEKALIP’ın en büyük kabiliyetlerinden bir diğeri de kritik parçaları tamamını kendi bünyesinde üretebilme yeteneği. Bunun başında da namlular geliyor. Tüm namlu
proseslerini biz burada kendi üretim kabiliyetlerimiz içerisinde gerçekleştiriyoruz. Soğuk dövme yöntemiyle namlumuzu üretip onu özel bir reçeteyle ısıl işleme tabi tutup, krom kaplamasını da tamamen kendi tesislerimiz içerisinde gerçekleştiriyoruz. Özetle; sahip olduğumuz üretim kabiliyeti ve küresel ölçekteki proses kabiliyeti bizim diğer bir rekabet üstünlüğümüz. Onun dışında hem yurt dışı firmalarla olan yoğun temaslarımız hem de yurt içi kullanıcılarla olan görüşmelerimizden aldığımız geri dönüşler ve onlardan aldığımız talepleri ürünlerimize sürekli yansıtarak ve onların gelişimi için birer girdi olarak kullanarak daha nitelikli, kullanıcı dostu ürünleri ortaya çıkartmak için çalışma perspektifimiz var. Bütün bu anlattığım perspektiflerle biz, yurt dışında tercih edilen ürünler tasarladık. Daha ileri ürünler tasarlamak için çalışmalarımız da devam ediyor.

 

Defence Turk: Yanıtınızın sonuna doğru yenilikçiliğinizi ve kendinizi piyasa koşullarına uyarlayabilme yeteneğinizi öne çıkarttınız. Bu bağlamda şunu merak ediyoruz: Üretim teknolojinizi yenileme ve iyileştirme adına ne tür iyileştirmeler ve yenilikler hedefliyorsunuz? Örneğin üç boyutlu yazıcılardan ne ölçüde yararlanıyorsunuz ?

Selim Erol: Şu anda prototip üretimlerinde üç boyutlu yazıcıları kullanıyoruz çünkü yeni ürün geliştirme süreçlerinde bir piyade tüfeği 200’den fazla parçadan oluşuyor, bir makineli tüfek 380-400’e yakın bileşenden oluşuyor. Bunların her birinin tasarlanması, prototiplendirilmesi, bir araya gelmesi, test edilmesi; bunlar ciddi süreçler. Ciddi mühendislik süreçleri. Bu nedenle prototip aşamasındayken üç boyutlu yazıcılardan faydalanıyoruz. Böyle bir durumumuz var. Ancak seri üretimde henüz böyle bir üç boyutlu yazıcı kullanımını öngörmedik. Üretim teknolojilerine geldiğimizde, biz, namlu üretiminde özellikle en modern, en bilinen ve gelişmiş yöntemleri kullanıyoruz ama bunlar, konvansiyonel yöntemlerin geliştirilmiş halleri olarak nitelendirilebilir. Yenilikçi olarak eklemeli malzeme üretiminden söz edebiliriz. Şu anda bu, bizim için bir araştırma konusu. Henüz imalatlarımıza yansıtmadık bu durumu. Dolayısıyla daha çok proses kontrolü ve nitelikli prosesler kurmaya odaklanmış durumdayız.

 

Defence Turk: Şundan söz etmemiz gerekir diye düşünüyorum: bizi karşıladığınız salonda sergilediğiniz ödülleriniz arasında 2016 ve 2017 yılında SSM’den (şimdiki adıyla SSB) verilmiş üretim ödülleri aldığınızı gördük. Bu da herhalde üretim teslimat tarihlerini kaçırmamanızla, zamanında teslimat kapasitenizle alakalıdır diye düşünüyorum. Bu noktada bulunduğunuz hafif silah üretim sektörünün, özellikle dışarıdan bakan ve çok fazla şey bilmeyen gözlemciler için, basitmiş gibi gözükse de aslında çok karmaşık bir sektör olduğunu belirtmemiz gerekiyor. “ Bu nedenle şu sorunun yanıtını özellikle önemsiyoruz: üretim teslimatları açısından her geçen gün artan bir performansla ve zamanında gerçekleştirilen sevkiyatları neye borçlusunuz?”

Selim Erol: Daha tasarım sürecinden başlayarak ürünü, müşterinin tüm isterlerini karşılar hatta aşar pozisyonda tasarlamamızla başlıyoruz. Üretim proseslerimizi, sahip olduğumuz altyapıyla en üst seviyede ve her zaman kontrol altında tutmayla devam ediyoruz. Tabii bizimen önemli destekçilerimizin başında altyapımcılarımız ve tedarikçilerimiz geliyor. Orada da az sayıda ve nitelikli firmayla çalışıyoruz. Onları seçerken gerçekten bize katma değer sağlayacak ve uzun vadeli çalışabileceğimiz firmaları tercih ediyoruz. Onların gelişimine, onların kendi üretim proseslerini ve kabiliyetlerini geliştirmek ve kalite kabiliyetlerini ilerletmek adına sürekli destek veriyoruz. Bu kalite bilincini tüm adımlara; tasarıma, üretime, tedarikçi yönetimine, montaja ve teste kadar tüm aşamalara yayarak nitelikli ürünler oluşturmak istiyoruz. Bu da bize planladığımız gibi üretebilme ve ürettiğimizi teslim edebilme becerisini kazandırıyor.

 

Defence Turk: Alt tedarikçilerinizden söz ettiniz. Söz konusu tedarikçilerinizle iş birliğiniz Aselsan ve Baykar Savunma örneklerinde gördüğümüz türden sanayi kümelenmesi benzeri bir ilişki türüne mi dayanıyor? İş birliklerinizin ölçeği tam olarak nasıl nitelendirilmeli?

Selim Erol: Bunlar bizim kendi tedarikçilerimiz. Örneğin biz dipçiğimizi, şarjörümüzü ya da birtakım komponentlerimizi dışarıdan firmalara ürettiriyoruz. Kendi tasarladığımız veri paketini onlara ürettiriyoruz. Bahsettiğim bu tarz bir tedarikçi kümesi. Yoksa bir sanayi kümelenmesi şeklinde değil. Ayrıca biz zaten SAHA üyesiyiz. Oralara dahiliz.

 

Defence Turk: Üniversite – sanayi iş birliği kapsamında yürüttüğünüz çalışmalarınız söz konusu mu? Son zamanlarda çok fazla öne çıkan bir konu bu üniversite – sanayi iş birlikleri.

Selim Erol: Bu konu bizim özellikle odaklandığımız bir konu çünkü Ar-Ge kabiliyetlerimizi hedeflediğimiz noktaya götürmenin en iyi yollarından biri üniversitelerden belli konularda destek almak. Bizim bu konularda şu anda Gebze Teknik Üniversitesi ve Yıldız Teknik Üniversitesi’yle iş birliklerimiz var. Oralardan proje bazlı olarak hem hocalarımızdan destek alıyoruz hem de doktora öğrencilerimizi burada istihdam ediyoruz. Bu iş birliğinin en büyük meyvelerinden birisi, SSB desteğinde yürütümüş bir Teknoloji Kazanım Projesi (TKY) olan ikinci nesil KSR-50’nin namlu geliştirme sürecinde oldu. Çelik çekirdek üzerine kompozit giydirme namlu projesini Gebze Teknik Üniversitesi’nden bir ekiple gerçekleştirdik. Tasarımını onlarla bir ekibimiz gerçekleştirdi ve başarılı bir proje olarak tamamladık. Ürünün kalifikasyonundan bahsetmek istiyorum çünkü daha önce de vurguladığım üzere ürünleri tasarlayıp üretmek işin bir boyutu, ürünlerin kalifiye edilmesi en az birinci aşama kadar önemli olan ikinci boyutu. Sözünü ettiğimiz kompozit namlulu silah kalifikasyon aşamasında 2500 mühimmat atıldıktan sonra, ki namlu ömrünü temsil ediyor bu, spesifikasyon gereği 1500 m ilerideki 1x1 m’lik bir hedef tahtasına 10 atış yapılma gereksinimi vardı. Başarı kriteri 10’da 7 vuruştu. Yani namlu 2500 mühimmat attıktan sonra 10’da 7 vurursa kalifikasyonu geçiyordu. Biz o testi 10’da 10’la tamamladık ve namlumuzu kalifiye ettik.

 

Defence Turk: KALEKALIP Ar-Ge merkezinden de kısaca bahsedebilir misiniz?

Selim Erol: Biz burada Ar-Ge olarak aynı zamanda ekibimiz ve mevcut kadromuzla Ar-Ge merkezi statüsündeyiz. Ar-Ge merkezi olmamız nedeniyle üniversitelerle iş birliği bizim için daha da öneme sahip oluyor. Oralardan hem doktora öğrencisi bazında, projeler bazında istihdam sağlama hem de üniversitelerin kabiliyetlerini bizim ihtiyaçlarımızla birleştirme imkanı oluşuyor. Dolayısıyla tüm bu faaliyetleri Ar-Ge merkezi olmamızla birleştiriyoruz.

 

Sayın Selim Erol’a sorularımıza verdiği cevaplar ve bize ayırdığı zaman için teşekkürlerimizi sunuyoruz.